20 Ocak 2010 Çarşamba

U-zak

uzak
kalbim
uzak kalbim
çırpınışlarında
bir şiir okudum
Işıl demiş yazan, kendine.
uzak kalbim
adını Hayat'a verdiğine
okudukça
ne duygusal ne mantıklı
ikisi de olmayan
duygusal mantıklı sabahlarda
yavaş yavaş dokunurken avucunun içine
elimi bilinçsizce tutan bilinci yarım bir adam
o an
yarı kapalı bilincine rağmen hoşuma gidiyor bilinçsiz tutuşu elimi,
avucunda sıkışı
işte o gün, viyana'da karanlık bir sabahmış meğer.
bilinci kapalı uykularımda bilinçsiz adamın yarı bilinçli tutuşu elimi
hoşuma gidiyor.
uzak?
yanımda uzanıyor şimdi,
yarı bilinçsiz
bak bu defa uykusunda da değil
çok içmiş.
solumda idi.
sarsıldım ve bakıyorum imdi
tuşlara dokunmaktaymışım meğer
aklımda bir karaköy hatırası viyana kokan caddeleri, aydınlık gecelerin karanlık sabahlarına giden bir küçük kız çocuğu pis sokaklarda kendini aramaktaymış, bir hikayenin baş kahramanı olabilirdi oysa.
oysa iki kişilik bir hanenin, iki kişilik bir hikayenin baş kahramanı olabilirdi sağındaydı solundaydı sokakta, ya da üstünde altındaydı başka yerlerde
ama uzakmış kalbi
sağıma soluma bakıyorum evet her yere bakıyorum hayır yoksun
yok
ve burası viyana değil.
uzak?
evet uzak, artık yanımda değil


Işıl'a...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder