11 Ocak 2010 Pazartesi

Bize ama O'na, O'na ama bana dair nokta nokta nokta

Of Taha,
Nereden de anlattım yaşananları, kendi kuyumu mu kazdım... Yaşadıklarımız bitti de, hayaller aleminden gelen karelerden ötürü uyuyamıyorum. Çok özledim yahu...
Onun kanından üç tüp alıp benimkine zerk etseler; o ben, ben o olsak da ne özlem kalsa, ne de görüşme hevesi/hayali. Hani nasılsa bende ondan var, bununla yetinir miyim acaba, bilmem. Ya da ileride bir pişmanlık? Karışık, ama güzel. İyi olmayan, iyi gitmeyen şeyler bile. Onsuz yaşayabiliyorum ama onsuz yaşayamamak geçiyor gönlümden. Beyin en iyi arkadaşımızdı hani? Şu an devredışı olduğu ortada. Sezgici mi olmak gerek? Çünkü çok defasında yanıldığı oldu beynimin, örneğin normalden çok daha az hormonlar salgılattığı dönemler. Hem de beni öldürmek için! Örneğin, serotonin. Ve sonucunda derin bir depresyon. İntihar girişiminden son anda vazgeçip psikiyatriste koşuşum, verdiği ilaca sorgusuz sualsiz başlamam... Beyin en iyi arkadaşımızdı hani? O hain beynim, o nankör en iyi arkadaşım olmasa belki onunla da tanışmaz, bu duygulardan olabildiğine uzak, bu duygulara olabildiğine yabancı olurdum: şayet o istikrarsızca çalışan bipolarcık olmasa. Böylesi mi daha güzel, diğer her bir türlüsü mü bilmiyorum. Onu, anlattığı, yanımda davrandığı ve bunlardan yola çıkarak yaptığım anlamlandırma ve yorumlar kadarıyla tanıyorum. Yani, aslında onu tanımıyorum. Belki de, yaşadığını ve bi yerlerde denizi taşıdığını bilmek bile yeter. Ya da gecenin bu saatinde bu karanlık optimizmle böyle sanıyor gönül. Mor. Lacivert. Koyu beyaz. Gece demek. Kaçamadığım hayaller demek. O demek.
11.01.2010 03.11

hayaller aleminden gelen kareler